KÜTAHYA, GEDİZ, AKÇAALAN KASABASI (Eski Gediz Mahallesi)
KÜTAHYA - TÜRKİYE
1970 GEDİZ DEPREMİ ve AKÇAALAN KASABASI
|
28/MART/1970 tarihi Gediz,
Emet,
Hisarcık, Çavdarhisar, Aslanapa, Altıntaş ve köyleri için en talihsiz
zamanlardan biridir.
Resmi Rakamlara göre 7.2, Almanya Deprem Araştırma birimlerine göre, Saat 23:05 Gediz ilçesi merkezli olan, gerek göçük altında, gerekse devrilen sobalar nedeniyle 1000 aşkın kişinin can verdiği ve birçok evin yıkıldığı, depremin ilçelerimize ve kasabamıza karabasan gibi çöktüğü andır.
Meydana gelen depremler sonucunda bölgemizde bir çok insanın evsiz kalmasına ve çok sayıda çocuğun da ailesi kaybetmesine neden olmuştur.
Depremin kış aylarında olmasından dolayı evlerde ısınma için kullanılan sobaların devrilmesi sonucu, Akçaalan Kasabasında göçük altında kalarak ölenlerden daha fazlası yanarak can vermişlerdir.
Her
felaket sonrası en zarar görenler genellikle küçük yaşta olanlardır, ilçelerinde
200’ü geçkin çocuk Kütahya’da ve deprem sonrası Kayaköy’de yapılan
Çocuk Esirgeme Kurumları yuvalarına yerleştirilmiştir.
1970 Gediz Depremi ile ilgili bir çok araştırma yapılmıştır. Aşağıdaki Deprem ile ilgili yazıda Alman Bilim Adamı Hellmut GRABERT - Geologisches Landesamt Nordrhein-Westfalen, Almanya yapmış olduğu Akçaalan Kasabasından da bahsedilen araştırma yazısını sunuyorum.
28
MART 1970 TARİHİNDE BATI ANADOLU'DA MEYDANA GELEN DEPREMİN NEDENİNİ TEŞKİL
EDEN İKİ ÖNEMLİ ARIZA ELEMANININ KESİŞMESİ
Hellmut
GRABERT
Geologisches
Landesamt Nordrhein-Westfalen, Almanya
DEPREM
28
mart 1970 tarihinde, mahallî saatla 23 ten az sonra, merkezi Kütahya'nın batısındaki
Gediz yöresinde bulunan bir deprem Batı Anadolu'yu sarsmıştır.
Bunu
daha başka sarsıntılar takip etmiş ve haftalar sonra dahi farklı şiddette
sarsıntılar ve ufak depremler hissedilmiştir.
Esas
sarsıntının ne zaman meydana geldiği hakkında çeşitli bilgiler mevcuttur.
UNESCO
Etüt Ekipinin, Dr. N. N. Ambraseys (Londra) ve Dr. J. S. Tschalenko'nun
(Londra) yönetimi altında hazırladığı 19.5.70 tarihli muvakkat raporda
depremin başlangıç saati GMT ayarı ile 21 i 02 dakika 33 saniye geçe olarak
verilmekte olduğu halde, «Bureau Central International de Seismologie» nin değerlendirmesine
Köln
Üniversitesinin Bensberg deprem istasyonuna ilk dalgalar (primer dalgalar veya
kompresyon dalgalan = sismograrnda P, Şek. 2) tam dört dakika sonra, 21 i 06
dakika 52 saniye geçe (GMT), daha yavaş olan sekonder veya enine dalgalar ise
(sismogramda S) müteakip dört dakika sonra gelmiştir.
Köln
Üniversitesinin Bensberg istasyonu Gediz deprem ocağına ortalama 2 300 km
uzaklıkta bulunmaktadır.
Kaydedici
cihaz, fotoğraf kâğıdı üzerine kayıt yapan Sprengnether LPV tipi uzun
devreli bir vertikal sismograftır. Sismogramda yazış istikameti soldan sağa
doğru olup, kâğıdın ilerleme miktarı 15 mm/ dakikadır.
Sisınogramdaki
en büyük sapmalar yüzey dalgalan dolay ısıyle meydana gelmekte olup
(L-dalgaları), cihaz bu dalgalar esnasında ölçü sahasının çok üstünde
sapma göstermiştir. Yerde meydana gelen hareketi cihaz bin misli büyütmektedir.
Esas
sarsıntının on çizgi üzerinde, yani yaklaşık olarak on saat sonra, ikinci
bir sarsıntı ve daha sonra yeni sarsıntılar kaydedilmiştir. Mayıs ayına
kadar az veya çok şiddette sarsıntıların tespit edilmesi devam etmiştir (Köln
Üniversitesi Deprem istasyonunun Yöneticisi Bay Dr. L. Ahorner'in bir
mektubundan özetlenmiştir).
On
iki kademeli Mercalli
ölçüsüne
göre depremin şiddeti Gediz'de 9 u, Akçaalan'da 10 u bulmuş olup, sarsıntının
şiddeti Richter
ölçüsüne
göre M = 7.6 idi.
Bir
ay sonra 23.4 tarihinde, 5.7 şiddetinde bir başka deprem ve 29.3 (azamî
M.5.3), 30.3 (azami 5.5), 31.3 (azami 4.8), 1.4 (4.8), 2.4 (4.4), 7.4 (5.5),
16.4 (5.4),19.4 (6.0) tarihlerinde yeni sarsıntılar kaydedilmiştir.
Yaklaşık
olarak 3 000 km2 genişliğindeki sarsıntı alanında (Şek. 1) takriben3 500
ev tamamen yıkılmış, 7 000 ev ağır surette ve 10 600 den f azla bina da
fazla
1970
yılı mart ayında Batı Anadolu'da meydana gelen depremin menşeinin tektonik
olduğundan şüphe edilemez. Birçok yerlerde meydana çıkan sıcak kaynaklara
rağmen (Şek. 1), deprem bölgesinin hiç bir yerinde volkanik faaliyet tespit
edilmemiştir. Şimdiye kadar yapılan jeolojik ve sismolojik etütler daha
ziyade Gediz sarsıntı alanının, Anadolu'nun yapısında önemi olan ve bugün
bir tanesinin sismik bakımdan aktif olduğu tespit edilen iki büyük anza hattının
kesişme noktasında yer aldığını göstermiştir (Ambraseys, 1970).
Anadolu'nun yapı planına dayanılarak bu iki esas arıza istikametinden ayrıntılı
olarak bahsedilecektir.
BATI
ANADOLU'NUN TEKTONİĞİ (Şek. 3)
Anadolu
üç tektojene ayrılmaktadır. Kuzeyde yaklaşık
olarak batı-doğu uzanım istikametine sahip olan Karadeniz sıradağları
bulunmaktadır (Ketin'e göre, 1966, Pontidler). Güneyde Toros sıradağları (Toridle-)
uzanmaktadır. Bunların ikisinin ortasında ise, Tersiyer devri sedimentleri
ile dolu bir yüksek düzlükten müteşekkil olan ve Ketin tarafından
Anatolidler ismi verilen Orta Anadolu yaylası yer almaktadır.
Türkiye'nin
batısında Pontidler'in ve Toridler'in her iki orojen hattı geniş, fakat çok
defa enine bölünmüş bir Anatolidler zonu ile ayrılmakta olup, burada meselâ
Menderes masifi gibi şiddetli tektonik parçalanma gösteren yaşlı masifler
satha çıkmaktadır. Doğuya doğru ortadaki Anatolidler zonu daraldığı için,
iki orojen hattı, Pontidler'le Toridler, birbirine yaklaşmaktadır (Şek. 3).
Tamam
en güneyde aslında artık Tetis orojenine ait olmayan kenar kıvrımları
uzanmaktadır («Border folds», Ketin'e göre, 1966).
Bunlar,
meselâ Ön Alpler bölgesini veya de meydana getirmiş olan yaşh bir kara
kalkanı (Arap Kristalini) ile genç bir orojen (Tetis) arasında yer alan
hareketli bir zona aittirler. Bu zonlar daima petrol bakımından ümitli
olduklarından, Türkiye'nin yegâne önemli petrol sahası da burada
bulunmaktadır.
Anadolu'nun
tektonik kılavuz hatlarında bundan dolayı esas orojen zonlarını teşkil
eden Pontidler'le Toridler'in batı-doğu istikameti hâkim bulunmaktadır.
Fakat bunlar kendilerini sadece kıvrım hatlarının uzanımında değil, aynı
zamanda paralel arızalarda da göstermektedir. Tabiatıyle fazla ölçüde kıvrılma
tezahürleri halindeki bindirmeler ve ayrıca düşey dekroşman fayı halinde
tezahür eden vertikal anzalar da buraya dahildir.
Bu
boyuna arızaların en meşhurlarından birisi «Kuzey Anadolu Horizontal Fayıdır».
Fayın uzunluğu yaklaşık olarak bin kilometre olup, bunun kenarında kuzey
kompartımanının güney kompartımanı karşısında 400 km den fazla doğuya
kaymış olması gerekmektedir (Pavoni, 1961). Yüksek olan bu vertikal
miktardan şüphe edilmekle beraber (Ketin, 1969), bu arızanın uzun bir
mesafede devam eden bir düşey dekroşman fayı olduğu münakaşa götürmez
bir gerçektir ve bunun bugün hâlâ şiddetli olan sismik aktivitesi kısa bir
süre evvel Ambraseys (1970) tarafından ayrıntılı bir etütte tespit edilmiştir.
Bu
faya paralel olarak uzanan bu tarz hatlar Gediz deprem bölgesinde de,
yenilerde, çok sayıda meydana gelmiştir (Şek. 4). Diğer taraftan bunlara ilâveten
kuzey-güney yönlü elemanlar da tezahür etmekte olup, bunlar doğu - batı
istikametinde uzananları katetmektedir.
Kuzey-güney
yönlü bu faylar Batı Anadolu'nun yapısında önemli bir rol oynamakta ve
aradaki geniş Anatolidler zonunda hâkim duruma geçmektedir. Bu durum özellikle
Ege denizinin sahil yapısında kendini göstermekte olup, burada sahilin yapısı
büyük koylara rağmen bu şekilde büyük bir kuzey-güney arıza hattı ile
izah edilebilir. Orada Ege bloku Anadolu blokuna doğru kaymıştır (McKenzie,
1970); bundan dolayı bu kuzey-güney istikametine Ege istikameti de
denilmektedir.
Fakat
bu istikametler Batı Türkiye'nin geniş Anatolidler bölümünde de hâkim
durumda tezahür etmektedir. Bunlar meselâ, yaşlı tabakalardan, kısmen
metamorfik Paleozoikten müteşekkil olan ve büyük bir çıkıntı blok
halinde çok genç tabakalann içinden yükselen Menderes masifini sınırlamaktadırlar.
Bu kuzey-güney
Gediz
bölgesinde tarih devirlerinden beri büyük depremler bilinmediği (Ambraseys'teki,
1970, şek. 2) ve resmî deprem haritası da özel bir sismik faaliyet göstermediği
halde, bu iki arıza hattının kesişmesi dolayısıyle burasının gizli
deprem bölgesi olarak kabul edilmesi gerekir. Genel jeolojik-tektonik duruma
dayanılarak
GEDİZ
DEPREM BÖLGESİ
Bundan
dolayı esas ve yan sarsıntıların sebep olduğu en şiddetli tahribat da iki
arıza hattının kesişme alanına toplanmış olup, burası yaklaşık olarak
150 km2 genişliğinde olan ve hemen hemen kuzey-güney istikametinde uzanan bir
sarsıntı sahasıdır. Depremin dış merkezi de takriben kesişme noktasına düşmekte
olup (Şek. 1), bu nokta 39.2°N ve 29.5°E olarak gösterilmektedir.
Bu
sarsıntı sahası güneyde Demirci dağları ile Murat dağına paralel olarak
uzanan, batı-doğu yönlü iki büyük arıza hattı ile hudutlanmıştır (Şek.
1). Bu iki arızanın muayyen bir ölçüde atılmış oldukları intibaı
uyanmaktadır. Bu atım keyfiyetinin Gediz depremi ile ilgili olması mümkündür,
zira sarsıntı sahası bu iki batı-doğu yönlü arıza hattını «kesmektedir».
Akçaalan havalisinde yerde açılan çatlaklar çoğunlukla bu kuzey-güney
istikametim göstermekte olup, burada
çok
defa batı kompartımanı doğu kompartımanının karşısında ufak ölçüde
güneye kaymıştır.
(Şek.
4). Bu arada, Kuzey Anadolu'nun batı-doğu yönlü arıza yapısının Gediz'in
güneyindeki alana inhisar etmesine mukabil, Ege'nin kuzey-güney yönünün
Gediz'in kuzeyinde daha sık tezahür ettiği göze çarpmaktadır. Fakat hangi
esas istikamete bağlı olursa olsun, hemen hemen bütün arızalarda vertikal
ve aynı zamanda horizontal hareketler tespit edilmiş olduğu için, meyilli
fayların hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Ekseri hallerde sürükleyici güçler
hâkim olduğu için, graben tarzındaki çöküntüler normaldir (Foto 1).
UNESCO
ekipi (Ambraseys & Tschalenko, 1970a;
1970b)
tarafından yapılan ölçmelere ve kendi gözlemlerimize göre, uzunlukları 10
km ye kadar çıkabilen birbirine bağlı arızalarla horizontal kaymalarda azamî
40 cm yi bulan arızalar tespit edilmiştir. Vertikal atımlar azamî 2.75 m ye
kadar ölçülmüştür. Foto l de görülen grabende Ambraseys ve Tschalenko
tarafından depremden az sonra sadece 20 cm lik bir vertikal kayma tespit edilmiş
olup, ben sekiz hafta sonra hemen hemen bir metreyi bulan bir atım müşahede
ettim. Aradaki farkın daha sonra meydana gelen sarsıntılarla izah edilmesi mümkün
olabilir. Aşağıdaki tablo en önemli arızaları vertikal ve horizontal atımları
ile göstermektedir (Ambraseys & Tschalenko'- ya göre, 1970a).
Jeolojik
durum A, B ve C anza tiplerini izah etmektedir. Substratum Gediz havalisinde,
farklı kalınlıkta gevşek sedimenlerle örtülü olan Mesozoik kalkerlerinden
ve marnlarından müteşekkildir. A tipi sert kayaç içinde tezahür etmekte
olup, burada
çok defa eski arızalar faaliyet göstermiştir. B tipinde de buna benzer bir
durum söz konusu olmakla beraber, burada substratum gevşek sedimenlerden
ibaret bir örtünün altındadır; burada da çok defa eski arızaların
yeniden faaliyet gösterdiği kabul edilmektedir. Buna mukabil G tipi arızalarda
çoğunlukla gevşek materyalin ağırlıkla
kayması söz konusudur. Bu arızaların kırık kenarları hemen daima vadi
kanatlarına paralel olarak uzanmaktadır. Fakat bu vadiler de çok defa
erozyona maruz kalmış eski arıza hatlarını takip etmekte olduklarından, münferit
arıza tiplerinin kesin şekilde tayin edilmesi ve dolayısıyle tespit edilen
hususların
Depremden
kısa bir süre sonra sıcak su kaynaklarının meydana çıkması şimdiye
kadar henüz tamamiyle aydınlatılamamış olan bir jeolojik tezahürat şekliydi.
Sıcak su kaynakları en ziyade bir volkanik faaliyetin mevcudiyetini gösterirse
de, burada bir volkanik sarsıntının söz konusu olduğunu gösteren hiç bir
emare mevcut değildir. Bundan dolayı daha çok —bu havalide söz konusu olan
ve jeolojik bakımdan
Yukarıda
da işaret edildiği gibi, Ege tipi bir arızanın bir Kuzey Anadolu düşey
dekroşman fayını kestiği kabul edilmektedir. Fakat bununla, 1970 Gediz
depreminin yaklaşık olarak on kilometreyi bulan bütün atım miktarından
sorumlu olduğu ifade edilmek istenmemiştir. Burada daha ziyade batı-doğu yönünde
uzanan
Şimdiye
kadar mevcut olan doneler, bu kesişme noktasının sismik bakımdan çok aktif
olduğunu ortaya koymadığı için, statik enerji yapısının çok uzun bir
zaman içerisinde meydana geldiği kabul edilmektedir.
Basit
köylü evlerinin hiç birisi şiddetli ve çoğunlukla horizontal olan sarsıntılara
kısa bir süre dahi karşı koyamadığı için, deprem bölgesindeki tahribat
çok fazla olmuştur. Sadece son zamanlarda inşa edilen çok az sayıdaki
betonarme binalar (meselâ Gediz'deki okul veya yeni Akçaalan camii gibi, Foto
2) şiddetli sarsıntılara
mukavemet edebilmiş olduğundan, tamir edilmeleri mümkündür. Buna mukabil
basit ahşap binalar ya bodrum katı olmaksızın veya çok basit şekilde bağdadi
olarak inşa edilmiştir (Foto 3 ve 4). Bu binalar üst katların alt kattan
biraz daha az deforme olduğunu göstermektedir. Alt kat, temel ve bodrum katı
olmaksızın
az
çok gevşek şekilde doğrudan doğruya toprağın üzerinde oturmaktadır. Şiddetli
horizontal hareketlerde üst kat, durumu dolayısıyle daha süratli hareket
eden alt katın gerisinde kaldığı halde, toprağın üzerinde oturan alt kat
yandan gelen sadmeye çok daha şiddetle karşı koymak zorunda kalmıştır. Bu
esnada alt katta
Dar
sarsıntı sahası içinde kalan bütün mevkiler, özellikle Akçaalan ve Gediz
o kadar çok tahrip olmuştur ki, bunların yeniden aynı yerde kurulması
tavsiye edilemez; bundan dolayı deprem bakımından emniyetli olan alanlarda ve
konstrüktif güvenlik tedbirleri alınmak suretiyle yeniden inşa edilmeleri
gerekir.
Federal
Almanya Cumhuriyeti, Alman Kızıl Haçı ve diğer yardım müesseseleri (Technisches
Hilfswerk, Malteser Hilfsdienst, Arbeiterwohlfahrt) ile birlikte çok kademeli
bir yardım programı hazırlamıştır. Bilhassa havanın tesiriyle bozulmayan
sunî maddeden mamul barakaların yapımını zikretmek isterim. Alman Kızıl
Sekiz
kişilik bir ailenin içine yerleşip yaşayabileceği bu tip muvakkat
konutlardan tüm olarak 400 tane kurulmuştur. Bütün Akçaalan halkının böyle
konutlara yerleştirilmesi mümkün olmuştur (Foto 5).
TEŞEKKÜR
Türkiye'de
yaptığım seyahatte ve raporumun hazırlanmasında bana yardımcı olan bütün
makamlara, meslektaş ve arkadaşlarıma teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Ilk
planda Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (M.T.A.) gelmektedir. Bundan dolayı bu
müessesenin Genel Direktörü Sayın Doç. Dr. Alpan ile, bana kıymetli
tavsiyelerde bulunmuş olan Sayın Prof. Dr. Pamir'e ve Sayın Dr. H. Wedding'e
teşekkür ederim. Gediz depremi hakkında ilk raporu yazan Sayın Dr. Ambraseys
(Londra) önemli literatür hakkında bana tavsiyelerde bulunmuştur. Sismogram
ile bunu burada yayınlama müsaadesini verdiği için Köln Üniversitesi
deprem istasyonundan Sayın Dr. L. Ahorner'e teşekkür borçluyum. Seyahat
arkadaşım Mad. Müh. Mummenthey ülke hakkındaki bilgileriyle ilk defa deprem
bölgesine gidişimi kolaylaştırmıştır. Güçlükle gidilen Akçaalan'da
biz ikimiz de Alman Kızıl Haçı ile Bayer-Werke'nin misafiri olduk.
Neşre
verildiği tarih, 11 şubat 1971
Çeviren
: Zerrin BENGi
B
İ B L İ Y O G R A F Y A
AMBRASEYS,
N. N. (1970) : Some characteristic features of the Anatolian fault zone. Tectonophysics,
9,
143-165,
14 Abh., Amsterdam.
AMBRASEYS,
N. N. & TSGHALENKO, J. S. (1970a)
: The Gediz (Turkey) earthquake of 28 Mârch,
1970.
UNESCO.
Rep., l p.,
2 fig., l table, London.
(19706)
: The Gediz (Turkey) earthquake of Mârch 28, 1970. Nature.
227,
592-593, 3 fig. London.
McKENZIE,
D. P. (1970) : Plate tectonics of the Mediterranean region. Nature,
226,
239-243, 4 fig.
London.
KETİN,
İ. (1966) : Anadolu'nun tektonik birlikleri. M.T.A.
Derg., no.
66, s. 20-34, 2 Tablo, 3 Levha,
Ankara.
(1969)
: Kuzey Anadolu fayı hakkında. M.T.A.
Derg., no.
72, 1-28, Ankara.
PAVONİ,
N. (1961) : Die nordanatolische Horizontalverschiebung. Geol.
Rdsch., 51,
122-139, 6 Abb.,
Stuttgart.
Yer
sarsıntısı bölgeleri haritası, l : 2 000 000.
Kaynak
:
http://www.mta.gov.tr/mta_web/kutuphane/mtadergi/77_3.pdf
NOT :
Hemşehrimiz Mustafa Tokman aracılığyla tanıştığımız. Almanya'da yaşayan arkadaşımız Jan Bair'e ricamız sonucu bilim adamının ailesiyle görüşülmüş,
Sayın
Hellmut
GRABERT'in
Değerli bilim adamı uzun süre önce vefat etmiştir.